3 Haziran 2011 Cuma

uzaklarda 48 yıl; Nazım Hikmet;


1902 : 15 Ocak'ta Selânik'te dünyaya gelir.

1913 : "Feryad-ı Vatan" başlığını taşıyan ilk şiirini yazar. Galatasaray Sultanisi'nde ortaokula başlar.

1914 : Ekonomik nedenlerle Nişantaşı Sultanisi'ne geçer.

1917 : Bahriye Mektebine girer.

1918 : İlk kez bir şiiri yayınlanır. Yeni Mecmua'da yayınlanan bu ilk şiiri "Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar mı" başlığını taşır.

1920 : Bahriye'yi bitirmesine birkaç ay kala sağlık nedeniyle ayrılmak zoruna kalır. İstanbul işgal altındadır.Arkadaşı Vâ-lâ Nurettin ile birlikte gizlice Anadolu'ya geçer. Ankara Hükümeti tarafından Bolu'ya öğretmen olarak atanır.

1921 : Azerbaycan üzerinden Moskova'ya gider. Devrimin ilk yıllarına tanık olur. Ekonomi politik öğrenim görür. Sanat çalışmalarına katılır.

1924 : Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı "28 Kânunisani" sahnelenir. 12 Mart günü Pravda'da bu gösteri övgüyle yer alır. Türkiye'ye döner ve Aydınlık Dergisi'nde çalışmaya başlar.

1925 : Ankara İstiklâl Mahkemesi'nde gizli örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle yokluğunda yargılanarak "on beş yıl küreğe konulma cezası" verilir. Bu durum onun ülkeden ayrılmasına yol açar. Moskova'ya gider.

1926 : Viyana'ya geçerek ileride suçlanmasına konu olarak "parti" toplantısına katılır. Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, "küreğe konulma" cezası ortadan kalkar.

1927 : Katılmış olduğu "Viyana Konferansı" nedeniyle İstanbul Ceza Mahkemesi'nde yokluğunda yargılanır. Üç ay hapis cezası verilir.

1928 : Yurda dönmek üzere Moskova'daki Büyükelçiliğe başvurur. Pasaport almak istemektedir. Ancak kendisine yanıt verilmez bunun üzerine gizlice sınırı geçerse de Hopa'da yakalanır. İstanbul üzerinden Ankara'ya götürülür. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde, daha önce yokluğunda yapılan yargılamalar yinelenir. Üç ay hapis cezası verilir. Cezaevinde geçirdiği süre gözönüne alınarak serbest bırakılır.

1929 : Resimli Ay Dergisi'nde çalışır. İlk şiir kitabı "835 Satır" yayınlanır. Bunu diğerleri izler.

1930 : "Sesini Kaybeden Şehir" başlıklı şiir için dava açılır. Yargıtayca aklanır.

1931 : "1+1=1", "835 Satır", "Jokond ile Si-Ya-U" ile bir kez daha "Sesini Kaybeden Şehir" ve "Varan 2" adlı kitapları hakkında dava açılır. Hepsinden aklanır.

1932 : "Kafatası" oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye konur.

1933 : "Gece Gelen Telgraf" şiirinden dolayı yargılanır. Altı ay üç gün hapis cezası verilir. Babası bir kaza sonrası ölür. Onun ölümü üzerine "Hiciv Vadisinde Bir Tecrübei Kalemiye" başlıklı şiiri yazar. Şiirde babasının patronu Süreyya Paşa'ya hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılır. Bir yıl hapis, 200 lira para cezasına çarptırılır. Bu sıralarda "gizli örgüt" kurduğu savıyla Bursa Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan ayrı bir davada idamıistenir. Dört yıl ağır hapisle cezalandırılır.

1934 : Cumhuriyetin 10. Yılı nedeniyle çıkarılan af yasasından yararlanır. Serbest bırakılır.

1936 : Gizli örgüt kurmak ve yönetmek savıyla yargılanır ve aklanır.

1937 : "Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı" yayınlanır.

1938 : Askeri öğrencileri isyana teşvik suçlamasıyla da "Donanma" davaları açılır. Toplam 28 yıl 4 ay ağır hapisle cezalandırılır.

1941 : Bursa'da "Memleketimde İnsan Manzaraları" nı yazmaya başlar.

1943 : Cezaevi arkadaşı Orhan Kemal tahliye olur. Balaban'ın resim çalışmalarına yardımcı olur, yetişmesini sağlar.

1944 : Karaciğer ve kalp rahatsızlıkları başlar.

1949 : Basında haksız mahkumiyetine ilişkin yazılar artmaya başlar. Ahmet Emin Yalman, Vatan Gazetesi'nde "Tevfik Fikret ve Nâzım Hikmet" başlığını taşıyan bir yazı yayımlayarak dikkatleri Nâzım'ın haksız mahkumiyeti çeker.

1950 : Yurt içinde ve dışında çeşitli kuruluşlarca "Nazım'a Özgürlük Kampanyaları" açılır. Meclis'in gündeminde bulunan Af Kanunu'nu çıkarmadan tatile girmesi üzerine, Nazım, 8 Nisan'da açlık grevine başlar. Aynı gün, Bursa'dan İstanbul'a Paşakapısı Cezaevi'ne götürülür. 23 Nisan'da grevini avukatlarının isteği üzerine geçici olarak durdurur. Ağır hastadır, doktorlar üç ay bir hastanede tedavi görmesi gerektiğini belirtirler. Ancak durumunda hiçbir değişiklik olmayınca 2 Mayıs'ta yeniden greve başlar. Açlık grevi kamuoyunda büyük yankı uyandırır. İmza kampanyaları başlatılır. "Nâzım Hikmet adlı bir dergi çıkarılır 9 Mayıs'ta annesi Celile Hanım 10 Mayıs'ta şair Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat açlık grevine başlarlar. 14 Mayıs seçimleri sonucunda ortaya çıkan yeni durum üzerine, 19 Mayıs'ta greve ara verir. Çıkarılan Genel Af Kanunu'yla serbest bırakılır. 22 Kasım'da Dünya Barış Konseyi tarafından Pablo Picasso, Paul Robeson, Wanda Jakubowska ve Pablo Neruda'yla birlikte "Uluslararası Barış Ödülü"nü almaya hak kazandığı açıklanır. Kendisinin katılamadığı törende ödülünü Neruda alacaktır.

1951 : Oğlu Memed dünyaya gelir. Askere çağrılır, 49 yaşındadır ve hastadır. Üstelik askeri okulda öğrenci olarak geçirdiği sürelerin yasa gereği askerliğe sayılması gerekmektedir. Yaşamına yönelik tehditler üzerine ülkeden ayrılır. 15 Ağustos günü resmi gazetede, Bakanlar Kurulu kararıyla "yurttaşlıktan çıkarıldığı" duyurulur. Dünya Barış Konseyi'nin bir yıl önce kendisine verdiği "Uluslararası Barış Ödülünü" Prag'da düzenlenen bir törenle alır.

1952 : Çine'e gider. Ancak hastalanınca gezisini yarım bırakmak zorunda kalır. Enfaktüs geçirmiştir. Dört ay yatar. Bundan sonraki yaşamı artık doktor gözetiminde geçecektir.

1953 : Uluslar arası toplantılara katılmayı sürdürür. "Bir Aşk Masalı" oyunu Moskova'da sahnelenir. Bunu diğer oyunlarının sahnelenmesi izler.

1958 : Paris'e gider. Aralarında Aragon ve Picasso'nun da bulunduğu çok sayıda yazar ve sanatçıyla görüşür.

1962 : Sovyet Yazarlar Birliği tarafından 60. yaş günü kutlanır. Yazarlar Evi'nde düzenlenen gecenin ertesinde Politeknik Müzesi'nde, okuyucuları için ikinci bir toplantı gerçekleştirilir. Gecenin yöneticiliğini İlya Ehrenburg yapar.

1963 : Afrika'ya, Tanganika'ya gider. "Cenaze Merasimim" başlıklı şiirini kaleme alır. (Nisan) 3 Haziran sabahı Moskova'da evinde ölür.

KARLI KAYIN ORMANINDA
Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin.

Efkârlıyım, efkârlıyım, elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar, keçe çizmelerim ağır.

İçimde çalınan ıslık beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak?

Kayınların arasında bir pencere, sarı, sıcak.
Ben ordan geçerken biri : "Amca, dese, gir içeri."

Girip yerden selâmlasam hane içindekileri.
Eski takvim hesabıyle bu sabah başladı bahar.

geri geldi Memed'ime yolladığım oyuncaklar.
Kurulmamış zembereği küskün duruyor kamyonet,

yüzdüremedi leğende beyaz kotrasını Memet.
Kar tertemiz, kar kabarık, yürüyorum yumuşacık.

Dün gece on bir buçukta ölmüş Berut, tanışırdık.
Bende boz bir halısı var bir de kitabı, imzalı.

Elden ele geçer kitap, daha yüz yıl yaşar halı.
Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü.

Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü.
En acayip gücümüzdür, kahramanlıktır yaşamak :

Öleceğimizi bilip öleceğimizi mutlak.
Memleket mi, daha uzak, gençliğim mi, yıldızlar mı?

Bayramoğlu, Bayramoğlu, ölümden öte köy var mı?
Geceleyin, karlı kayın ormanında yürüyorum.

Karanlıkta etrafımı gündüz gibi görüyorum.
Şimdi şurdan saptım mıydı, şose, tirenyolu, ova.

Yirmi beş kilometreden pırıl pırıldır Moskova...

14 Mart 1956, Moskova, Peredelkino
Nazım Hikmet Ran


büyük Usta'ya saygıyla!!!

7 yorum:

Maya'nın Cicileri dedi ki...

nazım hikmet memleket/memleket nazım hikmet...

Nilgün Komar dedi ki...

ay şekerim mayacığım... aynen öyle!!!

kalemperest dedi ki...

yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.. eline, yüreğine sağlık..

Noblesse dedi ki...

Nilgüncüm, yeni yazın açılmıyor.Sevgiler

Nilgün Komar dedi ki...

yayınladım şimdi canım

okuyan dedi ki...

Nazım Hikmet'i tek geçerim:)
güzel paylaşımın için teşekkür ederim... *Romantik Komünist* isimli kitaptan yaptığım birkaç alıntı paylaşmak istiyorum;

* Ne ah edin dostlar, ne ağlayın!
Dünü bugüne
bugünü yarına bağlayın!

* Berkeley’in maddi nesnelerin öznel bilinç ötesinde bir gerçeklikleri bulunmadığı şeklindeki iddiasına meydan okuyan kurmaca bir diyalog kullandığı ‘Berkeley’ şiiri;
Mademki kendi fikrindir yüzen gemi,
mademki kendi fikrindir umman,
ne zaman var,
ne mekan!
Ne senin haricinde bir vücut
Ne senden evvel bir kimse mevcut,
(…)
Lakin ey kara meyhanecilerin sarhoş, papazı!
Senin dışında değil miydi
Kıllı kollarında kıvranan meyhanecinin kızı?
Yoksa kendi altında sen
Kendinle mi yattın?

* Dışarıda,
karanlıklarda
çatırdıyor deniz böğründen vurulmuş bir orman gibi…
***
Biz içerde susuyoruz,
susuyor zindan
kanı içine akan
yaralı bir hayvan gibi…

* Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorarsanız:
‘Lafı bile edilmez,
mikroskobik bir zaman.’
Bana sorarsanız:
‘On senesi ömrümün.’
***
Bir kurşun kalemim vardı.
ben içeri düştüğüm sene.
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
Ona sorarsanız:
‘Bütün bir hayat’
Bana sorarsanız:
‘Adam sen de, bir iki hafta.’

Sevgiler...

Nilgün Komar dedi ki...

bende teşekkür ederim.. harika bir eserr