köşe yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
köşe yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Aralık 2022 Cuma

kadeh kaldırmak yada tokuşturmak..

 

günümüzde hep alkol ile ilişkilendiriliyor kadeh kaldırmak, kadeh tokuşturmak.. benim için böyle bir sınırlama yok, bütün içecekler ile yapabilir diye düşünüyordum.. sonuçta neşeli bir anda aynı ortak fikre karara yada duyguya varıldığının onayı, sözü yada kabul edilişi gibi bir şey olarak düşünürüm..

geçenlerde karşıma çıkan bir yazıda, kadeh kaldırmanın, tokuşturmanın eski çağlarda kendini korumakla ilişkili olduğunu öğrendim.. şöyle ki gidilen yerde ikram edilen içeceğin içine zehir konulup konulmadığını anlamak için kadeh tokuşturulur ve o hızla sıvıların bardaklar arası transferi sağlanırmış.. böylece ev sahibinin tokuşmaya katılması içeceklerde zehir olmadığının kanıtı olarak değerlendirilip rahatlıkla içilirmiş..  ortalığa döküp saçmak boşuna değilmiş yani.. 

bir diğer rivayete göre de bardakların birbirine vurduğunda çıkan sesin kötü ruhları korkutup kaçırdığına inanılırmış.. tahtaya vurmak gibi.. 

diğer bir rivayet yine ruhlarla ilgili; dökülen içkileri ruhlar içer insanları rahat bırakırlar diye düşünülürmüş.. 

korkuyorum ben şimdi tokuşmaya devam edelim mi etmeyelim mi? 

ruhlar, gidin ya benden uzak durun dakikada elli tokuşturma yaparım söz :)

28 Aralık 2022 Çarşamba

saygı mı korku mu?

bir insana saygı duymak mı yoksa ondan korkmak mı.. hangisi o insana olan bağlılığı artırır.. ben olumlu güdüleme taraftarı olduğum için saygı duymanın bağlılığı artırdığına inanıyorum.. bu şekilde kazanılan saygı daha kalıcı bir bağlılığa dönüşür.. en azından aynı ortam paylaşıldığı sürece.. 

mesela bir çalışan patrondan korktuğu için işe vaktinde geliyorsa bana göre hiç gelmesin daha iyi.. bence işini sevdiği için gelmeli.. bu da iki şekilde olur, birincisi yaptığı işi gerçekten kendisi seviyordur, ikincisi işi ona patronu sevdiriyordur.. bu ikisinin bir arada olduğu zaman ki iş verimliliğini hayal bile edemiyorum.. bu tarz çalışma ortamında çalışan kişi iş dışında kendini motive edecek fazlaca bir şeye ihtiyaç duymaz.. mutlu zamanlar geçirir, hobileri ile uğraşır ertesi sabah yeniden severek işine gelir.. öyle ki hafta sonu olduğunda bile bir an önce pazartesi olsa da işe gidip işimi yapsam diye düşünür..

ama korku ile işe bağlanılan çalışan hep cumayı bekler, işten uzaklaşacağı anın hayalini kurar.. bunu yaşayan çalışanlar için cuma sabahı çok kutsaldır :) bazı işyerlerinde altıncı gün çalışıldığını biliyorum tamam o zaman son iş gününün sabahı diyelim.. ne tadına doyulmaz bir sabahtır o..  akşam olmak bilmez değildir.. akşam olsun da istemez aslında çünkü en keyif aldığı gün o gün olur.. ertesi gün uzaklaşacak olmanın hüznü bile gelir son saatlerde.. ama son saat artık özgürdür.. pazartesi sabahına kadar başka bir gezegende olacakmış gibi hafifler.. 

bunun ardından yaşanılan pazartesi sabahı sendromları da yadsınamaz bence.. 


" hiçbir şey, korkuya dayanan saygı kadar iğrenç değildir.." (albert camus)