30 Kasım 2011 Çarşamba

mesut insanlar fotoğrafhanesi;



geçtiğimiz cuma günü Rabia Sultan ile tiyatroya gittik.. organizasyonu yaptığı için Rabiş'ime bir kez daha teşekkür ediyorum.. 

oyun çok güzeldi, konusu ile ilgili detay aşağıda.. hele oyuncu; muhteşemdi!!! sevinci, hüznü, bir başkasının ses tonunu aynı anda anlatabilen süper bir yetenek.. tek kişilik oyun oynamak için yetenekli olmak lazım..!! tekrar tebrik ediyorum kendisini... 

ayrıca tiyatroda puro içen ilk kişilerde bizdik sanırım, o açıdan da kendimizi tebrik ediyorum... :)))




1940’lı yıllarda Ziya Osman Saba’nın farklı zamanlarda yazdığı öykülerinin derlendiği “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi” adlı yapıtından aynı adla sahneye taşınan oyun, yazarın İstanbul’a duyduğu özlemi, sevgiyi, daha da ötesi saygıyı anlatıyor. Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, bir yanıyla yazınımızın önemli bir ustası olan Ziya Osman Saba’yı tanıtmayı, diğer yanıyla da geçmiş ve o günler adına İstanbul’un kaybolan ve yaşayan değerlerini anlatmayı amaçlıyor. 


Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi’nde Ziya Osman Saba'nın yakın çevresinin yanı sıra, mekânları, yaşam biçimleri ve insanlarıyla değişen İstanbul’u görmek mümkün... Galata Köprüsü, Kadıköy, Çamlıca, Eyüp, Fatih, Eminönü, Üsküdar, Beyoğlu semtlerine, geçmiş-gelecek ve değişim-dönüşüm ilişkisinde bakmamızı sağlayan oyun, insanların yaşantılarını ve yaşam biçimlerini belirleyen öğelerinde tarihsel yerine dikkat çekiyor. Yer yer yazarın sanat çevresi ve döneminin edebiyatı konusunda bilgiler edindiğimiz oyunda, süreç içinde kaybolan, ancak o gün için vazgeçilmez ve değerli olan çok şeyi tanıma, gözleme olanağına ulaşılıyor. Çocukluk anılarıyla biçimlenen bölümlerde, 20. yüzyılın başı İstanbul aile yaşamı ve ilişkilerini gözlerken, Neveser Vapuru ile yapılan yolculukta İstanbul'a denizden, boğazdan bakmakta, gönlü şairlik ve yazmakta olan bir şairin gözünden, Galata’da öğle yemeğinde gidilen Rum balıkçının salaş lokantasında farklı kültür, inanç ve yaşamların buluştuğu paylaşım izlenilmekte, her kesimden insanın imrenme ile şaşkınlığı bir arada yaşadığı Beyoğlu’ndaki dükkânlar, iş yaşamı tanıtılmakta…

NOT: [ellerimizindekilerin çikolata olduğunu anlayan varmı ? heheheheheheh ]
Dramaturgluğunu Hilmi Zafer Şahin’in, sahne tasarımını Mehmet Emin Kaplan’ın, kostüm tasarımını Eylül Gürcan’ın, müziğini Mertol Şalt’ın, ışık tasarımını Fatih Mehmet Haroğlu’nun, illüstrasyonunu Ceylan Dökmen’in, video araştırma ve kurgusunu Funda Köseoğlu’nun yaptığı oyunda, Uğur Arda Aydın, Can Doğan-Samet Hafızoğlu rol alıyor.
biz üsküdar sahnesinde izledik hala gösterimdemi onu bilemiyorum baktım baktım göremedim.. eğer rastlarsanız kaçırmayın derim..

6 yorum:

YETENEK-SİZİN dedi ki...

En son bende Üsküdarda bir tiyatro izlemiştim:)

Nilgün Komar dedi ki...

gel de beraber izliyek birgün :)

Unknown dedi ki...

Puro tarzı bir şey sanmıştım.Bu arada Osmanlı Türkçesinden arkadşımla gitmişsiniz tiyatroya , ne hoş...
Tiyatro burnumuzun dibinde ama çocuklu olunca imkansız oluyor :( Böyle okuması da keyifliymiş :)

Nilgün Komar dedi ki...

aaa rabişim senin kurs arkadaşınmı? ne güzel bir tesadüff!!!!

Unknown dedi ki...

Evet , pazartesileri Osmanlı Türkçesi günümüz :)))))))))
Benim afacanı kursa götürüp arada onlara şenlik yapıyorum hatta :))))))))))))

Nilgün Komar dedi ki...

evet o da seni hatırladı :) birgün buluşalım bence!!!!